Gonca Kocabaş / Milliyet.com.tr – Birleşik Krallık’a bağlı İngiltere’de yaşayan George Turner için aslında sıradan bir gündü. Her akşam olduğu gibi iş yerindeki mesaisini tamamladıktan sonra eve dönüş yolundaydı. Bisikletiyle birlikte yola çıkan Turner, başına geleceklerden habersizdi. Gözlerini açtığında kendini hastanede bulan Turner, kafatasının bir kısmının çıkartılıp vücuduna dikildiğini fark ettiğinde büyük bir şok yaşadı. Peki Turner’ın başına gelen olay neydi?
ADINI DAHİ YAZAMIYORDU
Gözlerini açtığında bir hastanenin odasındaydı. Yanında sevdikleriyle birlikte başına gelenleri anlamaya çalışıyordu. Henüz tam 1 aydır hastanede gözetim altında tutulduğunu bilmiyordu. O anda yaşadıkları hakkında şunları söyleyecekti:
“Sanki yeniden doğmuş gibiydim ama önceki halimden çok daha yaşlıydım.”
O zamanlar insanlarla konuşabileceğini sanıyordu ama kimse söylediklerini anlayamıyordu. Birkaç hafta sonra bir cerrah Turner’a kafatasının tekrar kafasına yerleştirilmek üzere olduğunu söyledi ve bunu yapmasına izin vermek için ondan bir form imzalamasını istedi.
Turner, eline kalemi aldı ve adını yazmaya çalıştı ama yapamadığını fark etti. Eliyle kalemi iyi bir şekilde tutabiliyordu ancak kendi adını nasıl yazacağını bir türlü bilemiyordu. Bu nedenle eşini arayıp yapılacak işlemi, kabul edip etmeyeceklerini sormak zorunda kaldı.
YAŞAMA ŞANSI YÜZDE 50’YDİ
Turner’ın kaldığı hastane odasındaki televizyon açıktı ve genç adamın dışındaki dünyada pek çok şey olup bitiyordu. Turner ise kendini adeta farklı bir gezegende gibi hissediyordu ve bulunduğu bu gezegen oldukça tuhaf görünüyordu.
Doktorlar, Turner’a bisikletten düşüp kafasını çok kötü bir şekilde çarptığını söylediler ancak Turner, doktorların söylediği şeyleri yaşadığını hiç hatırlamıyordu. Aradan geçen zamana rağmen Turner olayı bugün dahi bu olayları hatırlayamıyor.
Cerrahlar, birkaç hafta boyunca komada kalan Turner’ın eşine onun yaşama şansının yarı yarıya olduğunu söyledi. Ancak Turner, yaşamda kalma yüzde 50’sini seçerek hayata tutundu.
‘YAŞADIKLARIMA İNANAMIYORUM’
Doktorlar, Turner’a daha önce olduğu kişiye asla geri dönemeyebileceğini ve hatta hayatının geri kalanında konuşmasının dahi mümkün olamayabileceğini söyledi. Bu durumun, eşi için çok daha zor olduğunu dile getiren Turner, o anki hislerini şöyle aktardı:
“Yaşadıklarıma inanamıyordum. Beynim şişmeye başladığı için kafatasımın bir bölümünü çıkarıldılar. Böyle bir durumda beyniniz kafatasına baskı yapar ve ölmeye başlarsınız. Kafatasını çıkarmak doktorların yaptıkları son şeylerden biriydi. Doktorlar, cerrahlar ve hemşireler benim hayatımı kurtardı. Ve bunu kim olduğumu bilmeden yaptılar. Ben bu hastaneye gelmeden önce arkadaş değildik. Her gün ölmek üzere olan insanlara yardım etmeye çalışıyorlar. Onlar harika insanlar.”
‘BEYNİM ESKİSİ KADAR İYİ DEĞİL’
Kafatasının tekrar kafasına yerleştirilmesinden sonraki 4 ayı hastanede geçirdiğini söyleyen Turner, konuşma terapistleri sayesinde tekrar yemek yiyebildiğini, konuşabildiğini, yazı yazabildiğini ve okuyabildiğini söyledi. Fizyoterapist ve psikologlar sayesinde tekrar hayata bağlandığını anlatan Turner, şunları paylaştı:
“Rehabilitasyonum artık evde devam ediyor, henüz tam anlamıyla düzelmedim. Beynimin eskisi kadar iyi olmadığı açık. Ama beynimin bir kısmının kendini yenilediği de çok açık. Bu yazıları kendim yazabiliyorum ancak bunu yazmam çok yavaş oldu elbette. Beynin gelişmeye devam etmesi mümkün. Bir arkadaşım yıllar önce kendisinin de benim başıma gelene yakın bir sakatlık geçirdiğini söyledi. Tekrar çalışabilmesi için iki yıl geçmesi gerekti. Bunu bana anlatmak benim için bunu duymak zor değil, bir umuttu. Elimden gelenin fazlasını yapmaya kararlıyım. Her zaman bir savaşçı oldum ve bu hayatımın en zor ve en korkunç dönemi olsa da savaşçı olmaya devam edeceğim.”
’15 PUANLIK TEST YAPIYORUZ’
Konuyla ilgili fikirlerine başvurduğumuz Doç. Dr. Ramazan Sarı, kafa travmalarının hafif, orta ve ağır olmak üzere temelde 3 alt tipe ayrıldığına dikkat çekti. Hafif kafa travmalarını bir çocuğun evde düşmesi ya da mutfakta kafayı kaldırırken tezgahı çarpmak gibi basit travmalar olduğunu söyleyen Doç. Dr. Sarı, orta kafa travmalarında ise hastanın şuurunda dalgalanmaların yaşandığını ancak bunların 1 ya da 2 günlük takip gerektirdiğini belirtti.
Ağır kafa travmalarının hayati risk taşıdığını söyleyen Doç. Dr. Sarı, “Ağır kafa travması dediğimiz insanlarda genel koma durumu ya da şuur durumunu değerlendirmek için 15 puanlık bir test yapıyoruz. Bunun en yüksek test puanı 15, en düşük puanı 3 olarak ifade ediliyor. Örneğin 3 artık ölmek üzere olan ya da ölecek kadar yüksek risk içeren ağır koma durumundaki insanı temsil eder” dedi.
‘BEYİN İÇİNDE KANAMA OLABİLİR’
“Ağır kafa travması dediğimiz hastalar da 8 ve daha düşük puana sahip olan hastalar” diyen Doç. Dr. Sarı, şöyle devam etti: “Bu hastalar genelde seslenildiğinde gözünü açamayan, ağrılı uyaran verildiğinde ağrıyı sadece ittirmeye ya da ağrıdan dolayı rahatsız olduğunu hissettiren bedensel ve çok bilinçli olmayan davranışları olan genelde ses olarak da inleme tarzında ses çıkartabilen durumda oluyorlar. Genelde bunlar motosiklet kazası, iş kazası, yüksekten düşme gibi araç içi ya da araç dışı trafik kazası gibi kafa travmaları şeklinde olabiliyor” diye konuştu ve ekledi:
“Bu travmalarda beyin içerisinde kanamalar bazen çok küçük küçük yaralanmalar, bazen büyük kanamalara, bazen soğan zarı gibi beynin üzerinde ince bir zar vardır o zar boyunca yayılan çok ince kanamalar gibi çok fazla çeşitte kanamaya sebep olabilir. Beraberinde kafatası kemiklerinde kırıklara yol açabilir ya da kırıklar olmadan da beyin içerisinde kanama olabilir. Böyle ağır kafa travmasına maruz kalan kişilerin bir kısmında ameliyatla beyni rahatlatmak gerekebiliyor. Onlarda da genelde kafa içi basıncı artışına giden hastalarda, zamanlaması iyi olacak şekilde bir ameliyatla kafa içi basıncı düşürülürse hastanın hayatının kurtulmasına çok büyük bir katkı sağlıyor.”
‘KAFATASI KEMİĞİ ÇIKARILIP ÖZELLİKLE CİLT ALTINA YERLEŞTİRİLİYOR’
“Bu ağır kafa travmalarının hepsinde başarılı oluyor anlamına gelmez ama büyük bir kısmında etkili olmakta” diyen Doç. Dr. Ramazan Sarı, “Bu ameliyatlar sırasında da kafatası kemiğini çıkarıp vücudunda özellikle karın bölgesine, cilt altı bölgesine yerleştirip beyin içerisindeki basıncın dışarıya doğru bombeleşerek beynin rahatlamasına izin veren ameliyatlar yapabiliyoruz. Bu ameliyatlar, operasyondan yaklaşık iki ya da üç ay kadar sonra o çıkardığımız kemik parçayı tekrar yerine yerleştirip kafanın kendi hemodinamiği ve basınç dengesini sağlamasına ve bunun da nörolojik tabloya katkı sağlamasına izin vermek için yapılıyor” açıklamasında bulundu.
‘NORMAL HAYATINA DÖNENLER DE VAR’
“Bu süreç içinde bir grup hasta var ki yatalak oluyor, bir makineden nefes aldırılıp verdiriliyor, balgamını dışarıdan biri temizliyor, idrar yolunda bir sondası oluyor ve bitkisel hayat durumunda olanlar da oluyor” diye konuşan Doç. Dr. Ramazan Sarı, şöyle devam etti:
“Bir grup da var ki yelpazenin diğer ucunda, bunlarda da neredeyse hiç sekel kalmıyor. O döneme ait hafıza kaybı dışında. Yürüyüp gezebiliyorlar ki bizim de kendi hastalarımızın içinde motosiklet sürebilen hatta motosiklet ya da bisiklet sürdüğü için kaza geçirip yoğun bir yoğun bakım tedavisi ameliyat, ameliyattan sonra tekrar kemiğin yerine konması vs. hepsini tamamladıktan sonra normal hayatına dönen de var ama bitkisel hayat durumunda olan da var.”
“Farklı durumda olanlar da var. Yani hastanın şuuru açık konuşuyor ama bir tarafı felçli, hastanın etrafa ilgisi var ama konuşamıyor, hastanın şuuru açık, bilinci açık her şey iyi ama kendini ifade etmek için kelimeleri seslendiremiyor ama anlayabiliyor. Kimisi anlayabiliyor ama konuşamıyor, Kimisi konuşuyor ama anlayamıyor gibi böyle yelpazenin iki ucunda çok geniş bir hasta çeşitliliği var.” Doç. Dr. Ramazan Sarı
‘ÜLKEMİZDE DE YAPILABİLİR’
Yurt dışında yaşanan olayın benzerinin birçok kez Türkiye’deki hastalarda da görüldüğüne dikkat çeken Doç. Dr. Ramazan Sarı, “Bu hasta grubunda travma anında iyi bir merkeze başvurması çok önemli. Elbette hasta bunu kendisi seçemiyor. Bizim ülkemizde de diğer ülkelerdeki gibi acil servis hizmetleri en yakın hastaneye götürüyorlar” dedi ve ekledi:
“Bugün ülkemizde beyin cerrahının olduğu bütün hastanelerde bu ameliyat yapılabilir. Yeter ki hastanın buna ihtiyacı olsun ve beyin cerrahı da orada hazır olsun. Beyin cerrahı yoksa çok yapacak bir şey olmaz ama beyin cerrahının olduğu her hastane bugün ilçe devlet hastanesinde de İstanbul’daki en üst düzey hastanede de bunu yapabilecek durumdayız bütün cerrahlar olarak. Bu şekilde de birçok hastanın hayatına dokunma fırsatımız olmuştur.”