Türkiye, Coğrafi İşaretler Yarışında Çin’i Geçme Hedefine İlerliyor
Türkiye, Avrupa Birliği’nin coğrafi işaretler listesinde Antep Baklavası ve Malatya Kayısısı gibi tescilli ürünleri ile adından söz ettirirken, en ünlü lezzetlerinden biri olan dönerin akıbeti önemli bir tartışmanın odağında bulunuyor.
euractiv.com’un aktardığı habere göre Ankara, döner için ‘geleneksel tarif’ koruması talebinde bulundu ancak bu talep Almanya’nın sert direnişi ile karşılaşarak Brüksel’de merakla beklenen bir gastronomik savaşa dönüştü.
Hedef Çin’i Geçmek
AB’nin coğrafi işaretler (Cİ) sistemi, geleneksel ürünleri taklitlere karşı korumayı amaçlar ve Türkiye, bu sistemi kullanarak dünya çapında tanınırlığını artırmayı hedefler. Şu anda AB dışı ülkeler arasında 99 tescilli ürünle ilk sırada yer alan Çin’e rakip olmak isteyen Türkiye, coğrafi işaretlerde önemli bir yol kat etmiştir.
Qualivita Vakfı Direktörü Mauro Rosati’ye göre, “Türkiye, Avrupa’ya daha da yaklaşarak coğrafi yakınlığını ve turizm potansiyelini kullanarak kaliteli ürünler pazarında güçlü bir konum elde etmeyi amaçlıyor.”
Almanya ve Türkiye Karşı Karşıya: “Döner Kime Ait?”
Türkiye, coğrafi işaretler yarışında en büyük testi döner konusunda yaşamaktadır. Ankara’nın 2022’deki başvurusu, dönerin coğrafi kökenini değil, ‘Geleneksel Ürün Garantisi’ (TSG) statüsüyle otantik tarifini korumayı amaçlamaktadır. Ancak, Almanya’da dönerin popülerliğinin yüksek olması nedeniyle bu talep büyük tepki çekmiştir.
Alman Tarım Bakanlığı ve Türk kökenli eski Bakan Cem Özdemir, dönerin artık bir “Alman geleneği” olduğunu savunarak, tarifin Ankara tarafından düzenlenemeyeceğini belirtmiştir.
Özdemir, sosyal medyada yaptığı paylaşımda, “Dönerin hazırlanma şekline herkesin kendisi karar vermesi gerektiğini ve Ankara’nın müdahale etmesine gerek olmadığını” ifade etmiştir.
Görüşmeler Sonuçsuz Kaldı, Avrupa Komisyonu’nda Karar Bekleniyor
Türkiye ile Almanya ve Avusturya arasındaki müzakereler sonuçsuz kalınca, dönerin kaderi artık Avrupa Komisyonu’nun kararına bağlı hale geldi. Komisyon sözcüsü, kararın “zamanı geldiğinde” alınacağını belirterek, bu gastronomik kimlik savaşının ne zaman neticeleneceğine dair bir takvim vermemiştir.