Türkiye için tuzak mı zafer mi… Kafkasya kalbine ABD üssü

Geçen hafta, Azerbaycan ve Ermenistan liderleri, Washington’da Trump’ın ev sahipliğinde bir araya geldi ve barış konusunda bir çerçeve anlaşma imzaladılar. Bu anlaşmanın en çarpıcı kısmı ise, hiç şüphesiz, Kafkasya’da en kilit konumda bulunan, Ermenistan’ın Zengezur Koridoru’nun ABD’nin işletmesine verilerek, “Trump Koridoru” adını alacak olması. Böylelikle, Kafkasya’nın en kilit noktasına ABD’nin çöktüğü, cümle aleme duyurulmuş oluyor.

KORİDOR ÖNEMİ

Söz konusu koridor, bir taraftan ana Azerbaycan topraklarıyla, Azerbaycan’ın Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti arasında yer alıyor. Dolayısıyla, koridor, hem Azerbaycan’ın iki toprağı arasına, hem de Türkiye’yle ana Azerbaycan arasına sed gibi girmiş durumda. Öte yandansa, Ermenistan’ın İran’la yegane bağlantısı, bu koridor üzerinden sağlanıyor. Koridor, İran’ın da Kafkasya’yla bağlantısını sağlarken, Rusya’yla da Ermenistan arasında irtibata imkan veriyor.

TARİHSEL SINIRLAR

Bilenler bilir, Güney Kafkasya’nın (Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan’ın) bugünkü hali, bir ölçüde Çarlık Rusyası’nın, bir ölçüdeyse, Sovyet lideri Stalin’in yürüttüğü toplum mühendisliğinin bir ürünü. 1800’lerin başlarında Güney Kafkasya’yı ele geçiren Ruslar, Doğu Anadolu’yu işgal ettikleri 1828-29 Osmanlı Rus Savaşı sırasında, Doğu Anadolu’dan öemli miktarda Ermeni nüfus getirerek, bugünkü Ermenistan topraklarında Ermeni nüfusunu çoğunluk haline getirdi. Ayrıca, 1800’lere kadar Kafkasya’da var olan Alban Kilisesi de kapatılarak, Ermeni Gregoryen Kilisesi’ne bağlandı. Böylelikle, Güney Kafkasya halklarından Albanlar’ın Ermeniler arasında asimile olması kolaylaştı. Azeri Türkleri’nin önemli bir kısmıysa, bölgeden göçe zorlandı. Çarlık yönetimi, Azeri Türkleri’nin de Sünni olanlarının büyük kısmını göçe zorladı. Böylelikle, Kafkasya’daki Müslümanları da, Sünni ve Şii olarak bölüp yönetme imkanına kavuştu. Burada ne “bu bölgenin asıl yerlisi falanca halktır” diye bir iddiada bulunuyorum, ne de, “herkes tarihsel sınırlara” dönsün diyorum. Fakat, Güney Kafkasya’da bugünkü etnik haritanın bu şekilde ortaya çıktığını, hatırlamak gerekiyor.

Derken, 1. Dünya Savaşı’nda Rusya’da önce 1917 Şubt Devrimi, sonra da, aynı yıl, Ekim Devrimi oldu. Rusya’nın devrimlerle çalkalandığı bu dönemde, Güney Kafkasya’da Gürcüler, Ermeniler ve Azeriler, “Transkafkasya Federasyonu” adlı bir devlet kurdu. Fakat bu federasyon, özelikle Azerilerle Ermeniler arasındaki çatışmalar nedeniyle, 1918’de dağıldı ve ortaya, bağımsız Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan devletleri çıktı. O dönemde Bakü, Taşnak Partisi’ne mensup Ermeniler’in, Menşevik Ruslar’ın ve İngilizler’in işgalindeydi. Osmanlı kuvvetleriyse, Kars ve Ardahan’I 40 senelik Rus işgalinden kurtarmıştı. Gence’de bulunan Azerbaycan Hükümeti’nin davetiyle Osmanlı kuvvetleri, ileri harekata geçip Bakü’ye girdi (Kars’ın kurtuluşunu anlatan “Hoş Gelişler Ola” türküsünün şimdilerde pek okunmayan ikinci kıtasında “cephede mitralyöz, ayna gibi parlıyor/Azeri Türkleri bayrak açmış bekliyor” dizeleri, işte bu dönemi anlatır). Osmanlı’nın petrolün o zamanki başkentlerinden Bakü’ye ilerlemesi, savaştaki müttefiki Almanlar’I da endişeye düşürmüş ve Almanlar, bunu önlemek için her yola başvurmuştu. Bu arada, Kafkasya’da Gürcüler ve kısmen Ermeniler, Alman himayesine girmişti (Şevket Süreyya Aydemir’in “Makedonya’dan Orta Asya’ya Enver Paşa” kitabının ikinci cildinde, Almanlar’ın Ermenistan’a el altından yaptığı yardım, hatta, onlara bir askeri uçak verişleri hakkında bilgi vardır).

ZAFER SARHOŞLUĞU

Bizimkiler, birkaç yüz yıl boyunca savaşlarda geriledikten ve Ruslar karşısında bozgun üstüne bozguna uğradıktan sonra şimdi Kafkasya’da ilerlemenin sarhoşluğu içindedir. Hele Bakü’ye girince, Cengiz Han dönemine dönüldüğü, büyük Türk-Turan imparatorluğu kurulduğu hissine kapılırlar. Ne var ki, Bakü’deki Türk subayları, zafer sarhoşluğu içindeyken, İngilizler, Bakü’nün alınışından sadece drt gün sonra, Suriye’de Osmanlı hatlarını yarar ve bir ayda bütün Suriye ve Lübnan, İngiliz ve Fransızlar’ın eline geçer. Bulgaristan’ın savaştan çekilmesi ve Almanya’yla kara bağlantısının kesilmesi de, Osmanlı’yı teslime zorlar. Cengiz Han devrine dönme hayalleri kuran Azerbaycan’daki Türk subayları, Mondros Mütarekesi hükümleri gereğince bu toprakların İngiliz ve Ermeniler’e devredileceğini öğrenince, dumura uğrar İlhan Selçuk’un (Yüzbaşı Selahattin’in Romanı’nın birinci cildiyle, Şevket Süreyya Aydemir’in Suyu Arayan Adam kitapları, bu şoku güzel anlatır).

Gürcüler’le Ermeniler’in, Avrupa ülkelerinde diasporaları vardır ve bunlar, savaşın nasıl Almanya ve müttefiklerinin aleyhine döndüğü hakkında soydaşlarını bilgilendirir. Böylelikle Gürcü ve Ermeni hükümetlerinin Almanya’nın yerine İngilizler’e yanaşıvermesi, zor olmaz. Böyle bir diasporaya sahip olmayan Azeri Türkleri’yse, Osmanlı himayesinin bitmesi ve Bakü’nün İngilizlerce işgali karşısında şaşkına döner. İzleyen yıllarsa, Türkiye Türkleri’yle Azerbaycan Türkleri arasında önceliklerin büsbütün farklılaşmasına neden olur. Azerbaycan Hükümeti için o esnada temel öncelik, ister çarlık yanlısı olsun, isterse komünist olsun, Ruslar’a ve tabii, Taşnak Ermenileri’ne karşı koyabilmektir ve bunlara karşı İngiliz himayesine girmekten çekinmez. Mustafa Kemal Paşa liderliğindeki Ankara Hükümeti’nin ve ona bağlı olan Kazım Karabekir’in öncelikleriyse, tamamen farklıdır. Ankara Hükümeti, Anadolu’yu işgal eden İngiliz, Fransız ve Yunanlar’a karşı, Sovyet Rusya’nın desteğini alır. Böylelikle, Türkiye ile Azerbaycan arasında o dönemde, bugünlerde pek hatırlanmak istenmeyen bir kopuş yaşanır. İngiltere, bu yıllarda, Sovyet Rusya ile Ankara Hükümeti arasına, Menevik Gürcistan, Taşnak Ermenistanı ve Müsavat Parti liderliğindeki Azerbaycan Hükümeti’nden oluşan bir Kafkas Seddi kurar. Ancak, İngilizler’in bu seddi uzun ömürlü olmayacak ve Sovyet orduları buraları ele geçirerek, Türkiye’yle sınır komşusu olacaktır.

Sovyet idaresindeki Kafkasya’da 1920’lerin başında, günümüze kadar gelecek olan sınırlar çizilir. Bunu da, o dönemde Milliyetler Komiseri (bakanı) olan Stalin yapar. Türkiye’nin ve Nahçıcan’ın ana Azerbaycan’la arasına Zengezur bölgesi konurken, Zengezur’dan Ermenistan’ın diğer bölgelerine gitmek isteyenler de, o dönemde Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne bağlı olan Nahçıvan’dan geçmek zorunda kalacaktır. Karabağ da, özerk bir bölge olarak Azerbaycan’a bırakılır. Böylelikle, Moskova olmadan hareket etmenin çok zor olduğu bir yapı kurulur.

Ne var ki, bu yapı, özellikle Ukrayna Savaşı’yla birlikte çökmeye başladı. Rusya’nın kısa süreli bir operasyon beklentisiyle Ukrayna’ya girmesine karşılık bu savaşın Rusya için bir bataklığa dönüşmesi, Rusya’nın diğer bölgelerde de güç kaybetmesine neden oldu. Nitekim, geçen yılın sonunda Suriye’de Rusya’nın desteklediği Baas iktidarının çökmesi, bunun bir göstergesiydi. Ukrayna Savaşı, Kafkasya’da da dengeleri bozdu. Hatırlayacağımız üzere, 2020’de Azerbaycan, Rusya’yla yakınlaşarak, Ermenistan’ın arkasından Rus desteğinin çekilmesini sağlamış ve Karabağ’ın büyük kısmını Ermeni işgalinden kurtarmıştı. Ne var ki, Azeri kuvvetlerinin Şuşa’yı alıp Dağlık Karabağ’ın yönetim merkezi Hankendi’ne çok yaklaştığı sırada Ruslar, “duru orada” demiş ve böylelikle ortaya, Karabağ’ın bir kısmının Azeri, bir kısmınınsa Ermeni yönetiminde olduğu, Rusya’nın hakemliğinde bir düzen çıkmıştı.

İşte, 2022’de patlayan Rusya – Ukrayna Savaşı’nı fırsat bilen Azerbaycan, 2023 sonunda Karabağ’ın tamamını geri alınca, Rusya’nın kurduğu bu düzen, çöküverdi. Bu zaferin ardından Azerbaycan’a Rusya karşısında özgüven gelirken, Ermenistan yönetimi de, “Rusya bizi korumadı” diyerek Rusya’dan uzaklaştı. Yani, düşman taraflardan biri, kazandığı zafer sayeninde, diğeriyse, uğradığı bozgun nedeniyle Rusya’dan uzaklaşıyordu. Ama tabii, bu süreç, bu kadar kendi başına ilerlemiyordu: ABD ve AB’den yetkililer, hem Ermenistan’I, hem de Azerbaycan’I markaja almıştı. Sonunda, Batı’nın yönettiği şekilde bir barış süreci gerçekleşmeye başladı.

BATI NEDEN DESTEKLİYOR

Bunun, birkaç nedeni var: Birincisi, Rusya’yı güneyden, İran’ı ise kuzeyden kuşatmış olacaklar. İkincisi, Azerbaycan’ın enerji kaynakları, Rus gazından vazgeçmekte olan Batı için, büyük önem taşıyor. Üçüncü ve en az bunun kadar nemli bir husus ise, Kafkasya demek, Orta Asya’ya giden bir koridor demek. Doalyısıyla hem ABD, hem de AB, Kafkasya’da egemen olarak Orta Asya’ya Rusya’yı by pass ederek ulaşmak ve Orta Asya’nın kaynaklarına konabilmeyi istiyor. Nahçıvan ile ana Azerbaycan arasındaki ufacıcık Zengezur (Trump) Koridoru’nun önemi, böylece daha net ortaya çıkıyor.

Azerbaycan ve Ermeni liderleri arasındaki ilk doğrudan görüşme, Birleşik Arap Emirlikleri’nde, herhangi bir arabulucu olmadan gerçekleşti. ABD yönetimi, son ana kadar, bu süreçte kendisinin varlığını fazla göstermek istemedi. Ermenistan yönetimi de, son ana kadar, Zengezur Koridoru’nu ABD’nin yönetimine devredeceğine ilişkin haberleri yalanlamıştı. E, kolay değil, tabii. Zira, daha bu yılın başlarına kadar Rus askerlerinin nöbet tuttuğu bu koridordan, Rus askerleri, Ermeni yönetiminin isteği üzerine çekilmişti. Şimdi, Ruslar’I kovduğu bu yeri Amerikalılar’a devredeceğini anlatması, Geçen haftaki görüşme ise, her şeyi netleştirdi. Henüz kesin anlaşma olmasa da, süreç, oraya doğru ilerliyor.

İlginçtir, bu anlaşmaya Rusya nisbeten sessiz kalırken, İran, kıyametleri kopardı. Rusya’nın şu anda sessiz kalmasını iki nedenle açıklayabiliriz: Birincisi Rusya yönetimi, sürece bir noktada müdahale edip önleyebileceğini düşünüyor ve şu aşamada doğrudan karşı çıkarak “barışı istemeyen ülke” imajını çizmek istemiyor. İkincisiyse, Rusya’da gözler şu anda, 15 Ağustos’ta Alaska’da yapılacak Trump-Putin Zirvesi’ne çevrilmiş durumda ve şu anda başka bir şey görecek durumda değiller. Öte yandan İran basını ve İranlı yetkililer, bu koridorun ABD’ye devredilecek olmasının İran’ın kuzeyden kuşatılması demek olacağını söylüyor. İran basını, son zamanlarda İsrail ile Azerbaycan arasında savunma alanı da dahil olmak üzere pek çok alanda ilişkilerin yoğunlaştığını söyleyerek, bu projenin İsrail’in işine yarayacağını, hatta, ilerki bir gelecekte İsrail’in İran’a kuzeyden saldırabilmesinin önünü açacağını ifade ediyor.

Bizdeyse, Trump Koridoru’nun açılacak olmasını sevinçle karşılayanlar var: Böylelikle Türkiye’den Bakü’ye giden yolun açılacağı söyleniyor. Sormak lazım: Rus askerlerinin yerini ABD’li güvenlik güçleri alınca, boru hatlarının vanaları ABD’lilerin eline geçince, biz mi büyük güce dönüşmüş olacağız?

Ayrıca, son İran-İsrail Savaşı sırasında Türkiye’de çeşitli siyasi kesimlerde estirilen İran düşmanlığını hatırda tutmak lazım. Kimileri, İran Azerbaycanı’nın merkezi Tebrizden bahsederek “Halep’ten Tebriz’e” sloganları atıyordu (ABD’yle İsrail de çok meraklı, oraları sana vermeye), laik geçinen kimileri, molla rejimine düşmanlıkla yola çıkıyor ve “başlarına ne gelirse müstehak” diyerek İsrail’e dolaylı destek veriyordu. Yeni Osmanlıcı ve İslamcı cenahtan bazılarınınsa İran’ın Şiiliğinden dem vuruyor. İsrail’in Gazze’deki soykırımına haklı olarak tepki gösteren, fakat buradan hareketle İsrail düşmanlığını dilinden düşürmeyen bu kesimlere soralım: İsrail Gazze’de olunca kötü de, doğuda, hemen burnumuzun dibinde olunca iyi mi? Geöen yıl Suriye’yi –iyi veya kötü* bir arada tutan Beşar Esad yönetimi çökerken, bunun İsrail’in işine yarayacağı belliyken, Halep Kalesi’ne Türk bayrağı çekildi diye bunu Türkiye’nin Suriye’ye yeniden egemen olması gibi görmek ve sonra da İsrail, Dürziler’den Kürt bölgesine bir Davud Koridoru oluşturunca şaşırmak, na kadar mantıklıdır? Dış politikaya biraz bütünlüklü yaklaşmak gerekmez mi?

Deniz Berktay

Odatv.com

Related Posts

Anadolu kan ağlarken ABD’li subaydan çıkan tarih: Osmanlı’da havyar ve ananas keyfi Pera Palace ayrıntısı

Türk halkı 19 Mayıs 1919’da başlayan Milli Mücadele sırasında yokluk çekerken, aynı yıllarda İstanbul’da görevli olan bir işgal kuvvetleri subayının harcama fişleri ortaya çıktı. Pera Palace’da kaldığı ortaya çıkan subay ananas ve havyar gibi gıdaları satın aldığına dair makbuzları sakladı.

Tur geldi, kasa doldu: Fenerbahçe’ye dev gelir

Hollanda’nın Feyenoord ekibini 5-2 mağlup ederek play-off turuna yükselen Fenerbahçe kasasını da doldurdu.

Yunanistan alevlerle mücadele ediyor! Birçok nokta tahliye edildi

Yunanistan’da yangınlar nedeniyle çok sayıda yerleşim yeri tahliye edildi. İtfaiye Teşkilatından yapılan açıklamaya göre, Zakintos Adası’nda sabah saatlerinde Lıthakia, Agalas ve Koilomeno köyleri arasında başlayan yangın kısa sürede büyüdü …

7 gollü maçta Fenerbahçe turladı: Transferler siftah yaptı

Fenerbahçe, UEFA Şampiyonlar Ligi 3. eleme turu rövanşında Hollanda’nın Feyenoord ekibiyle Kadıköy’de karşılaştı. Maçı 5-2 kazanan sarı lacivertliler turladı.

‘Psikolojim bozuldu’ dedi, CHP’deki tüm görevlerinden istifa etti

Antalya’da Manavgat Belediyesine yönelik düzenlenen operasyonda tutuklanan ve daha sonra adli kontrol şartıyla serbest bırakılan Manavgat Belediye Başkan Yardımcısı Gülsüm Özer, başkan yardımcılığı, CHP meclis üyeliği ve parti üyeliğinden istifa ettiğini duyurdu.

Alüminyum hırsızları  yakalandı

Sivas’ın Suşehri ilçesinde iki tırın brandaları kesilerek 15 alüminyum çıta çalındı. Polis, şüphelileri aynı gün çalıntı malzemelerle yakalarken, gözaltına alınan 3 kişiden biri tutuklandı.